Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

beş saat sonra

  • 1 après

    I
    1 dans le temps sonra ['sonɾa]

    Il est parti après avoir tout rangé. — Her şeyi yerleştirdikten sonra gitti.

    Il viendra après qu'il aura terminé. — Bitirdikten sonra gelecek.

    2 dans l'espace sonra ['sonɾa]

    Prenez à droite après le feu. — Işıktan sonra sağa dönün.

    3 après tout nihayet

    Après tout, tu es libre. — Nihayet, serbestsin.

    4 d'après -e göre

    D'après lui, il serait parti en voyage. — Ona göre, seyahate çıkmış olacak.

    5 demander après qqn birini istemek
    II
    1 dans le temps daha sonra

    Je viendrai après. — Daha sonra geleceğim.

    2 dans l'espace sonra ['sonɾa]

    Vous tournez juste après. — Hemen sonra saparsınız.

    Dictionnaire Français-Turc > après

  • 2 час

    saat
    * * *
    м, врз

    сде́лаю за час — bir saatte yaparım

    за час до отъе́зда — gitmeden bir saat önce

    он звони́т (по телефо́ну) через ка́ждый час — her saat bir telefon ediyor

    сейча́с два часа́ — saat iki

    пое́дем в два часа́ — saat ikide gideriz

    кото́рый час? — saat kaç?

    в кото́ром часу́? — saat kaçta?

    до кото́рого ча́са? — saat kaça kadar?

    (сейча́с) без пяти́ час — bire beş var

    по́езд отхо́дит без пяти́ час — tren bire beş kala kalkar

    в час но́чи — gecenin birinde, gece saat birde

    возьмём такси́ на час — taksiyi bir saatliğine tutarız

    мы собра́ли́сь на не́сколько часо́в — birkaç saatliğine bir araya geldik

    шёл / был второ́й час — saat biri geçmişti

    в э́тот час здесь никого́ нет — bu saatte burada kimse bulunmaz

    в рабо́чие часы́ — çalışma / mesai saatlerinde

    часы́ о́тдыха — dinlenme zamanı

    в ночны́е часы́ — gece vakti

    ••

    стоя́ть на часа́х — nöbet beklemek

    Русско-турецкий словарь > час

  • 3 heure

    n f
    1 durée saat [sa'at]

    Dans vingt-quatre heures, il sera là. — Yirmi dört saat içinde, orada olacak.

    Paris est à deux heures de route d'ici. — Paris buradan iki saatlik yolda.

    2 sur une montre saat [sa'at]

    Il est vingt heures. — Saat yirmi.

    3 moment saat [sa'at]

    C'est l'heure de se réveiller. — Uyanma saati geldi.

    aux heures de pointe kalabalık saatlerde
    a az önce

    On s'est déjà vu tout à l'heure. — Az önce görüştük.

    b az sonra

    Passe me voir tout à l'heure. — Az sonra gel beni gör.

    Dictionnaire Français-Turc > heure

  • 4 nach

    nach [na:x]
    1) ( Richtung) -e (doğru); ( Länder-, Ortsnamen) -e;
    \nach Berlin/\nach Deutschland Berlin'e/Almanya'ya;
    \nach Norden/\nach Süden kuzeye/güneye;
    \nach oben/\nach rechts yukarıya/sağa;
    von links \nach rechts soldan sağa (doğru);
    \nach Hause eve;
    ( sich) \nach außen/innen öffnen dışa/içe doğru aç(ıl) mak
    2) ( Reihenfolge) sonra;
    \nach Christus İsa'dan sonra;
    \nach der Arbeit işten sonra;
    sie kam \nach zehn Minuten on dakika (geçtikten) sonra geldi;
    \nach allem, was geschehen ist bütün bu olanlardan sonra;
    einer \nach dem anderen sırayla;
    \nach Ihnen, bitte! buyurun, geçin lütfen!
    3) ( Uhrzeit)
    es ist fünf ( Minuten) \nach sechs saat altıyı beş (dakika) geçiyor;
    um Viertel \nach ging er çeyrek geçe gitti
    4) ( zufolge, gemäß) -e (göre);
    je \nach göre;
    je \nach Größe boya göre;
    der Breite/Länge \nach enlemesine/boylamasına;
    \nach allem, was ich weiß bildiğim kadarıyla;
    dem Alter \nach yaşına göre;
    allem Anschein \nach öyle görünüyor ki, görünüşe göre;
    das ist nicht \nach meinem Geschmack bu benim zevkime göre değil;
    meiner Meinung \nach bence, bana göre, benim düşünceme göre;
    \nach italienischer Art İtalyan usulüne göre;
    die Uhr \nach dem Radio stellen saati radyoya göre ayarlamak
    II adv;
    alle mir \nach! herkes beni takip etsin!, herkes arkamdan gelsin!;
    \nach und \nach ( allmählich) yavaş yavaş; ( mit der Zeit) zamanla;
    \nach wie vor ( immer noch) hâlâ; ( wie immer) her zamanki gibi; ( wie bisher) şimdiye kadarki gibi

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > nach

  • 5 bis

    bis [bıs]
    1) ( räumlich, zeitlich) kadar, değin, dek;
    von... \bis......den...e kadar;
    \bis wohin fahren Sie? nereye kadar gidiyorsunuz?;
    \bis Seite 30 sayfa 30'a kadar;
    ich habe \bis drei Uhr gewartet saat üçe kadar bekledim;
    von Freitag \bis Sonntag cumadan pazara kadar;
    von 9 \bis 11 Uhr saat 9'dan 11'e kadar;
    \bis morgen/Montag! yarın/pazartesi görüşmek üzere!;
    \bis bald/später! yakında/sonra görüşmek üzere!;
    \bis jetzt şimdiye kadar;
    \bis dahin oraya kadar;
    noch fünf Minuten \bis zur Pause araya beş dakika kaldı;
    Jugendliche \bis zu 18 Jahren 18 yaşına kadar gençler
    2) ( außer)
    \bis auf dışında, hariç;
    \bis auf ihren Bruder waren alle da erkek kardeşi dışında herkes oradaydı
    \bis zu -e yakın;
    \bis zu 50.000 Menschen passen in das Stadion stada [o stadyuma] 50.000'e yakın insan sığar
    das kostet zwei- \bis dreihundert Euro bunun fiyatı iki yüz ile üç yüz euro arasında;
    drei \bis vier Tage üç dört gün
    II konj (\bis zu einem Zeitpunkt) (-inceye [o -ene]) kadar;
    ich sage lieber nichts, \bis ich ihn persönlich kennen lerne onunla bizzat tanışıncaya kadar bir şey söylemesem iyi olacak;
    ich warte, \bis er zurückkommt o gelinceye [o gelene] kadar bekleyeceğim
    1) kadar, değin, dek
    2) ( spätestens) en geç

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > bis

  • 6 Zeit

    Zeit <- en> [tsaıt] f
    a. ling, sport zaman, vakit; (\Zeitpunkt) an; (\Zeitraum) süre [o müddet]; (\Zeitalter) çağ; (Bronze\Zeit, Stein\Zeit) devir; (Uhr\Zeit) saat; (Jahres\Zeit) mevsim;
    seit einiger/geraumer \Zeit bir/uzun süredir;
    nach türkischer \Zeit Türk saati ile;
    zu jeder \Zeit her zaman;
    zu keiner \Zeit hiçbir zaman;
    zur \Zeit Napoleons Napolyon devrinde;
    eine \Zeit lang bir zaman boyunca; ( eine Weile) bir süre [o müddet];
    seit dieser \Zeit bu [o o] zamandan beri;
    nach kurzer \Zeit az zaman sonra;
    mit der \Zeit zamanla;
    mit der \Zeit gehen zamana uymak;
    ( keine) \Zeit haben vakti ol(ma) mak ( für için);
    wir wollen keine \Zeit verlieren vakit geçirmeyelim;
    wir haben noch fünf Minuten \Zeit daha beş dakika vaktimiz var;
    wo warst du denn die ganze \Zeit? bunca zaman neredeydin?;
    \Zeit gewinnen vakit kazanmak;
    sich dat ( mit etw dat) \Zeit lassen (bir şeyde) acele etmemek, (bir şeyi) aceleye getirmemek;
    sich dat \Zeit nehmen ( für etw) bir şey için zaman ayırmak;
    jdm die \Zeit stehlen ( fam) birinin vaktini almak;
    sich dat mit etw dat die \Zeit vertreiben bir şeyle oyalanmak [o vakit geçirmek];
    jdm dat mit etw dat die \Zeit vertreiben bir şeyle birini oyalamak, bir şeyle birinin vaktini almak;
    das hat ( noch) \Zeit buna (daha) vakit var;
    auf \Zeit süreli;
    es wird ( allmählich) \Zeit (yavaş yavaş) vakit geliyor;
    es ist an der \Zeit ( zu gehen) (gitme) vakti geldi;
    morgen um diese \Zeit yarın bu vakitler;
    um 12 Uhr mitteleuropäischer \Zeit Orta Avrupa saatiyle saat 12'de;
    der größte Schwindler aller \Zeiten gelmiş geçmiş en büyük düzenbaz;
    zur rechten \Zeit zamanı gelince;
    alles zu seiner \Zeit! her şeyin zamanı var!;
    von \Zeit zu \Zeit zaman zaman, vakit vakit;
    auf bestimmte \Zeit belirli bir süre için;
    auf unbestimmte \Zeit belirsiz bir süre için;
    im Laufe der \Zeit zaman geçtikçe;
    die heutige \Zeit şimdiki zaman, zamane, günümüz;
    die gute alte \Zeit! hey gidi günler hey!;
    das waren noch \Zeiten! ne günlerdi onlar!, o günler ne günlerdi!;
    zu der \Zeit, als ich jung war/in Köln wohnte ben gençken/Köln'de otururken;
    in letzter \Zeit son zamanda;
    in nächster \Zeit yakın zamanda;
    für alle \Zeiten ebediyen;
    auf unabsehbare \Zeit belirsiz bir süre için;
    die \Zeiten ändern sich zamanlar değişiyor;
    das ist vor meiner \Zeit geschehen bu benim zamanımdan önce oldu;
    zu meiner \Zeit benim zamanımda;
    kommt \Zeit, kommt Rat ( prov) zamanı gelince çaresi bulunur;
    du liebe \Zeit! bak sen şu işe!;
    \Zeit ist Geld ( prov) vakit nakittir

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Zeit

  • 7 bis

    1. präp zeitlich -e kadar, -e dek/değin;
    bis heute bugüne dek;
    bis jetzt şimdiye dek;
    bis in die Nacht gece oluncaya kadar; gece yarısına kadar;
    bis morgen! yarın görüşürüz;
    bis (spätestens) Freitag (en geç) cumaya kadar;
    von Montag bis Freitag pazartesi-cuma (arası);
    bis auf weiteres yeni bir …e kadar; bir dahaki sefere kadar;
    fam bis dann, bis bald, bis morgen! sonra/yakında/yarın görüşmek üzere! fam ich bin bis 10 Uhr zurück saat 10’a kadar dönerim;
    räumlich bis Berlin Berlin’e kadar;
    bis hierher buraya kadar;
    von Anfang bis Ende baştan sona (kadar);
    wie weit ist es bis zum Bahnhof? gara daha ne kadar var?;
    bis zum Ende -in sonuna kadar;
    vor Zahlen 5 bis 10 Tage beş on gün, 5 ila 10 gün;
    von 9 bis 5 9’dan 5’e kadar;
    bis 5000 Euro 5000 euroya kadar;
    Kinder bis 12 Jahre 12 yaşın altındaki çocuklar;
    bis zu 8 Personen en çok 8 kişi;
    auf den letzten Teil (einschließlich) son bölüme varıncaya kadar;
    bis auf (A) (außer) -in dışında; hariç;
    alle bis auf einen biri hariç hepsi
    2. konj -inceye kadar; -ene kadar

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > bis

  • 8 spät

    spät adj und adv geç;
    du bist spät dran! geç kaldın!;
    von früh bis spät sabahtan akşama (kadar);
    wie spät ist es? saat kaç?;
    (fünf Minuten) zu spät kommen (beş dakika) gecikmek ( oder geç kalmak);
    am späten Nachmittag akşam üzeri;
    bis später! (sonra) görüşürüz!

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > spät

См. также в других словарях:

  • sonra — 1. zərf Bir işin, hadisənin baş verməsində zaman ardıcıllığı göstərən zaman zərfi. Əvvəlcə müəllim, sonra uşaqlar danışdı. – Qonaq əvvəlcə Bayramla, sonra da Məşədibəylə vidalaşıb çıxdı. M. Hüs.. On beş gün sonra aparılan işlərin ilk nəticəsi… …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • sökmek — i, er 1) Bir şeyi bulunduğu yerden kuvvet kullanarak veya gevşeterek çıkarmak, çekip ayırmak Bu çoban öyle güçlü görünüyor ki şu yandaki ağacı kavrasa dibinden söker götürür. Y. Kemal 2) Kurulmuş bir şeyi parçalarına ayırmak Makineyi sökmek. 3)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • əl — is. 1. Qolun biləkdən dırnaqlara qədər olan hissəsi. Əli ilə tutmaq. Sağ əl. Əllərini yumaq. Əlini çiyninə qoymaq. Əli ilə sığallamaq. Əli ilə götürmək. İnsan işlərinin çoxunu əlləri ilə görür. – Tək əldən səs çıxmaz. (Ata. sözü). Əfsus ki,… …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • göz — is. 1. İnsan və heyvanda görmə orqanı. Qara gözlər. Ala gözlər. İri göz. – Xumar xumar baxmaq göz qaydasıdır; Lalə tək qızarmaq üz qaydasıdır. M. P. V.. Arvad . . yaşarmış gözlərini silib ərinin qabağında döyükə döyükə qaldı. S. Rəh.. Göz ağı… …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • baş — is. 1. İnsan bədəninin kəllə və sifətdən ibarət olan yuxarı hissəsi. İri baş. Onun başı ilə bədəni arasında tənasüb yoxdur. – Baş bədənin tacıdır, gözlər onun daş qaşı. (Ata. sözü). // Heyvan bədəninin beyin olan yuxarı və ya ön hissəsi. Toğlular …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • can — is. <fars.> 1. Dini etiqada görə, ölümlə vücuddan ayrılan qeyri maddi varlıq; ruh. Hələ canı var. – Çıxmayan cana ümid var. (Məsəl). Südlə gələn canla çıxar. (Ata. sözü). Səni canan sanıram, çıx bədənimdən, ey can! F.. Kərəm deyər: Haqq… …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • qan — is. 1. Orqanizmin damarlarında dövr edib, onun bütün hüceyrələrinin qidalanmasını və maddələrin mübadiləsini təmin edən qırmızı maye. Sadıq kişi əllərinin qanını arxda yuyub üz qoydu həyətdən çıxmağa. C. M.. . . Çox qan itirməsinə baxmayaraq,… …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • dil — 1. is. 1. anat. İnsan və onurğalı heyvanların ağız boşluğunda olub, qidanın çeynənilib udulmasına kömək edən və onun dadını bildirən, insanda isə, əlavə olaraq, danışıq səslərinin əmələ gəlməsində iştirak edən orqan. Dillə dadmaq. Dili ilə… …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • qalmaq — f. 1. Olduğu yerdə və halda durmaq, yerini dəyişməmək, yerindən getməmək. Hamı getdi, o qaldı. Qışda kənddə qalmaq. – Evdə ancaq Sona ilə Bahadır qaldı. N. N.. Bu axşam student evdə qalaraq, atasına məktub yazmaqla məşğul idi. Ç.. // Yuxarı sinfə …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • yer — is. 1. Üzərində sakin olduğumuz planet: Yer kürəsi (bu mənada böyük hərflə). Ay Yerin peykidir. Yerlə Günəş arasında 150 milyon kilometr məsafə var. Yer Günəş ətrafında fırlanır. 2. Quru (su səthi müqabili). Dənizdən yer görünmürdü. 3. Yer… …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • yol — is. 1. Gediş gəliş və nəqliyyat işləməsi üçün zolaq şəklində ayrılmış yer. Kəndarası yol. Bu yol haraya gedir? Avtomobil yolu. Şose yolu. – <Yusif şah> əmr elədi ki, hər yerdə yollar təmir olunsun və lazım məqamlarda və mənzillərdə körpülər …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»